Ana içeriğe atla
4 Mayıs 2010 tarihinde BarisAslier tarafından gönderildi

Muhiddin Arabi ve UFO Olayları

 

 

Muhiddin Arabi ve UFO Olayları:

Ibn Arabi Vakfı

Abū `Abd Allah Muhammad b. `Ali b. Muhammad b. al-`Arabi al-Hātimī al-Tā’ī (Arapça: أبو عبد الله محمد بن علي بن محمد بن العربي الحاتمي الطائي) Kısaca Muhyiddin ibn Arabi de denir (1165-1239). Ünlü mutasavvıf, İslam düşünürü ve şairidir.

Birçok eski İslam kaynağında olduğu gibi, büyük bilge Muhiddin Arabi´nin de birçok eserinde çizgidışı anlatımlar vardır. Geçmişte ve hatta günümüzde dinsel tutuculuğun içinde sıkışıp kalan bu anlatımlar aslında klasik anlamda bilinen mitolojik söylencelerden farklı değildirler. Ve birçoğu, Aztek, İnka, Tibet, Hint ve Çin kaynaklarında anlatılan öykülerin içerikleriyle eş değerdedir. Yani doğaüstü güçlerden, olaylardan ve yaratıklardan söz etmektedirler. Acaba kimlerden söz edilmekte ve neler anlatılmaktadır, daha doğrusu gizemin karanlıklarında saklananların gerçek anlamları nasıldır?

Arabi´nin bilinmeyen yönleri

Muhiddin Arabi´nin çok iyi bir simyacı olduğunu tarihçi İbni Cevza yazar. Ayrıca İlmi Cifr (nümeroloji) ve İlmi Havas (Kuran´nın bazı ayetlerinden sonuçlar çıkarmak için özel dualar etmek) konularında usta olduğu söylenir. Arabi´nin üstün zekalı bir düşünür ama aynı zamanda da bir maji bilgesi olduğu düşünülebilir. Kehanet kitapları vardır ve yine bazı kitaplarında astroloji, nümeroloji ve büyüden söz eder. Onu reddedenler arasında İbni Haldun, İbni Teymiye, Teftazani, Muhammed üy-Halebi ve Cevvizade gibi önemli İslam bilgeleri vardır. Ama bu karşı çıkışın temelinde bazı gizem bilgilerinin halka anlatılmasının mahzurlu olduğuna inanmak ve sapkınlığın oluşacağını sanmak gibi faktörler vardır. Yanısıra da hem yukardaki isimlerin hem de onları izleyen taklitlerinin, Arabi´nin bilgi düzeyine erişemedikleri düşünülmelidir. Büyük bir olasılıkla onu anlayamamış ve karşı çıkmışlardır. Aşağıda yer alan ve konumuzu ilgilendiren bölümler Arabi´nin "Dürr-i Meknûn" adlı eserinden alınarak yorumlandı. Ama bu yorumlar günümüz çizgisine uyularak yapılmıştır. Yani temel olarak "Danikenizm" kullanılmıştır. Elbette ki bu yoruma katılmayanlar olabilir.

* Bir şehir vardır ki, ona Rumiyye denir. ahir zamanda inananlar her yeri alacak ama orayı alamayacaklar. Orası çok büyük bir şehirdir. Orada parmağı kulağında bir heykel vardır, yüzü Bilal´e benzer. Bir diğer heykelde at üzerinde duran biri vardır, yüzü Ali´ye benzer. Bir başka heykel vardır, yüzü Peygamber´imizin kızı gibidir. Hz İsa; "Benden sonra bunlar gelecekler.." demiştir. Bu heykellerin hangi yönü harab olursa o yöndeki ülkeler ve şehirler harab olacaktır.

Yorum: Burası hangi kentti acaba? Herhalde heykellerin yüz güzellikleri onların kutsal kişilere benzetilmesine neden oldu. Rumiyye, büyük olasılıkla Araplar için Anadolu´ydu. O zaman bu kent, antik Efes, Milet veya Afrodisyas olabilir.

* Yine Hint´te bir heykel vardır. Ucuzluk olduğu zaman ağzından güzel sesler, hasta olduğunda kötü sesler çıkar. Üzerinde iki yüz vardır; boyu 250 arşındır (17 m.). Ağız, budun ve kulaklarında kuşlar yuva yapmıştır. Bir başka heykel vardır, iki eli havadadır, ağzından on değirmeni döndürecek su çıkar. Önünde bir göl vardır.

Yorum: Yer belli Hindistan ve ağzından akan suların bir havuza dolduğu dev bir Hindu tanrı heykelinden söz ediliyor.

* Yine oralarda bir başka heykel vardır, dört eli vardır. Bir ile dua eder gibi, öteki eli şikayet eder gibidir, üçüncü elini böğrüne koymuş, dördüncüsüyle birşey tutmaktadır. Kimse bilmez ne şeydir.

Yorum: Yine Hindistan ve bu heykeli tanıyoruz; kan, ölüm ve kötülük tanrıçası Kali.

* Firengistan´da bir yer vardır. Orada da bir resim. O şehre fakir biri gelse, keşişler fakiri resmin önüne ***ürürler. Resim fakiri görünce ağlar. O zaman keşişler, fakire güzel bir verirler ve Hıristiyan yaparlar. Ama ondan sonra resim bir daha ağlamaz.

Yorum:

Avrupa tabii ki Frengistan. Demek eski çağlarda da stigmatik Meryem veya İsa resimleri veya ikonaları vardı. (Stigma, bazı pşisik etkiler sonucunda dinsel objelerde veya kişilerde görülün gözyaşı ve kan damlaları)

* Yine uzunluğu 1000 arşın (68 m.) olan bir alet vardır. Üzerinde filden büyük bir kuş vardır, öteki kuşlar gelip üzerine konunca kanatları yanar ve düşerler.

Yorum:

Bunu bilemiyoruz. Herhalde dünyadışı birşey olsa gerek.

* Mağrip´te bir şehir vardır, adına Kurvat denir, şimdi yıkıktır. Oradaki sarayda altın bir taht vardır ve de üzerinde bir resim. Resim garip bir dille konuşur ama kimse anlamaz.

Yorum: Burası bal gibi Atlantis´ten kalmış bir üs olabilir.

* Acaip yerlerden birisi de Adem Peygamber´in mezarıdır. Mezar Serendip Dağı´ndadır, uzunluğu 60 arşın (4 m.), çapı 40 arşın (2.7 m.), 20 arşını (1.3 m.) denizin içindedir. Deniz canavarları üzerinde yüzerler.

Yorum: Böyle bir yer var. Sri Lanka´da. Adem´in ayak izi burada deniyor ama mezarı diyenler de var. Kim kazı yaptı ki, bilelim?

* Horasan´da demirden yapılmış bir aslan vardır. Ağzından ateşler çıkar. kim yaklaşsa yanar. Bir gün oraya gelen birisi ateşten kurtularak yanındaki mağaraya girdi. Orada içinde ipekler giymiş bir ölünün yattığı bir tabut gördü.

Yorum: Bu da eski uygarlıklardan kalmış olsa gerek ya da uzaylılar birşeyi koruyorlar. Dev ölüler ise eski metinlerde ve Tevrat´ta adları geçen "Nefilimler" olabilirler.

* İskenderi Zülkarneyn, yine bir mağarada bir kolu minare uzunluğunda, bir dişini bir devenin kaldıramayacağı bir ölü gördü. Başka bir mezarda ise, gözünün içine bir adamın girebileceği bir ölü vardı.

Yorum: Yine aynı devler...

* Yine İskender, bir gece deniz kenarında giderken, denizden bir canavarın çıktığını gördü. Ağzında dev gibi bir inci vardı, inci ışık verirdi. Canavar inciyi yere koydu ve karaya çıktı. Balıkçılar bağırınca, canavar inciyi bırakıp suya girdi. Balıkçılar inciyi aldılar Şah´a ***ürdüler. Şah inciye baktı ve içinde yedi iklimi gördü. Dağlar, denizler, şehirler, adalar görünüyordu. Hepsini incinin içinde gördü.

Yorum: Bir uzay aracı var gibi... Işık veren inciyi bir tür monitör olarak düşünebiliriz. Bir lap-top monitör olabilir. İyi de acaba Şah monitörü ne yaptı?

* Halife Muktedir zamanında iki insan vardı. İkisi de kadındı ve boyları yüzer arşındı (6.8 m.), dağda yaşarlardı. Askerler onlara yaklaşmazdılar ama birgün ikisini uyur buldular, ok attılar, ikisini de öldürdüler.

Yorum: İnsanların ettiği nankörlüğe bakar mısınız? Ya devleri ya da dev uzaylıları uyurken öldürmüşler.

* Türkistan ulu bir yerdir. Halkının ömrü uzundur, şifalı otlar yetişir, gergedan eti yerler, sultanları file biner.

Yorum: Türkistan nasıl bir yermiş böyle? Fakat Türkistan´da gergedanlar ne arıyorlar? Ya filler? Türkistan´la Hindistan karışmış olabilir mi?

* Türk diyarlarından Merd şehrinde yaşayan bir uluya oradaki acayiplikleri sordular. O da; "Evvelce burada taştan bir put vardı. Boyu yüz arşından (6.8 m.) fazlaydı. Gökten indi diye taparlardı."

Yorum: Bu bir roket olabilir mi?

* İskender, hortlağı, perisi çok olan biryer gördü. Periler bir saat insan, bir saat korkunç oluyorlardı. Bazılarına göre bunlar insan, bazılarına göre cindir. Cin tayfası göğe çıkmak istediğinde, yer ve gök arasında duran melekler onlara mani olurlar, ellerinde kıvılcımlar vardır, cinleri kıvılcımlarla düşürür, öldürürler.

Yorum: Uzayda birşeyler oluyor.

* Onlar geceleri dağlarda insan şeklinde yolcuların önüne çıkarlar. Kah uçar, kah dururlar. Yolculara sıkıntı çektirirler. Çok kimse bu devleri görür, saçlı sakallı dervişe benzer yüzleri olan geyiklere binerler... Bu dağlarda geyiğe binmiş evliyalar dolaşır.

Yorum: İnanılmaz ama bunları yazanlar "StarWars II"yi izlemişler. Filmdeki saçlı sakallı insanımsı suratlı geyiğe benzer yaratıkları anımsadınız mı?

* Ulu Tanrı 18.000 alem yarattı. Birçok mahluk ile doldurdu. Kiminde melekler, kiminde türlü türlü mahluk vardır. O alemlerin birisi Zümrüd alemiydi. Onlar uça uça kendi alemlerinin hududuna geldiler ve başka bir aleme geçmeye karar verdiler. Havaya aktılar, süzüldüler, küreleri geçtiler ve geri dönmediler.

Yorum: Galaktik yolculuk daha iyi anlatılabilir mi? Kimbilir ne zaman geri dönecekler. Kimler mi? Bilmiyoruz ama belki de geldiler..

* Süleyman´ın zamanında onu ziyarete gelen Belkıs yoldayken Süleyman´ın cinlerinden birisi Belkıs´ın sarayını ondan evvel getirmeyi teklif etti. Ama veziri aynı işi daha çabuk yapacağını söyledi. Süleyman vezirine izin verdi. Bir gürültü koptu ve aniden çölün üstünde bir saray belirdi. Sonra Belkıs geldi, sarayın içindeki gölü su sanarak geçmek için eteklerini kaldırdı, bir de baktı ki su değilmiş. Utanarak Süleyman´a geldi, elini öptü. Süleyman, Belkıs´a sarayın kendi sarayına benzeyip benzemediğini sordu. Belkıs, çok benzediğini söyleyince Sülayman şükür etti.

Yorum: Ya ışınlanan bir yer ya da görünmezlikten görünürlüğe geçen bir uzay aracı. Belkis, bastığı yerin su olduğun sanmıştı ama herhalde cam veya kristalize bir zemindi.

* Süleyman´ın tahtı bir acayipti. Uzunluğu üç mildi. Sağ ve sol yanlarında 12.000´er kürsü vardı, buralardaki kızıl altın ve gümüş sandalyelere bilginler otururdu. Süleyman´ın bulunduğu kürsü, dört arşın (2.72 m.) büyüklüğündeydi. Kürsüde altından ve gümüşten yapılmış kutsal kitaplardan dersler veren oniki hoca vardı. Seslerini Süleyman´ın kulağına rüzgar ***ürürdü. Tahtı da rüzgar ***ürürdü. Rüzgar dört tarafından eser, tahtı ağır ağır kaldırırdı. Tahtın üzerinde sırçadan bir ev vardı ve daha onun üzerinde iki altın aslan duruyordu. Süleyman ne zaman ayağını tahta bassa, taht çevrilirdi. Aslanlar ayağa kalkar, pençelerini açarlar, kuyruklarını yere vururlardı. Süleyman ne zaman kürsüye binse, güneş yüzlüler inciler ve ateşler saçarlardı.

Yorum: Hezekiel´in gördüğü gökten gelen cismi anımsatıyor. Tüm anlatılanları elektromanyetik aygıtlara dönüştürün. Altın ve gümüşleri de titanyum veya diğer elementler olarak kabul edin. Ne görüyorsunuz?

* Süleyman´ın devlerinin kimisi İnsan yüzlü, ötekileri kaplan suratlı veya gövdeli, kimi öküz başlı, kimi yılan şekilli, kimi ejderha başlı, kimi maymun yüzlü, kimi eşek ayaklı, kimi aslan yüzlü, kimi fil gövdeliydi. Ağızlarından ateşler saçılır, yüzlerine bakanın ödü kopardı. Hepsi Süleyman´ın emrindeydiler... Bunların gıdaları sıcak rüzgar ve kaynar suydu..

Yorum: Yine "Star Wars" ama bu kez birinci bölümdeki bar sahnesine benziyor. Ne kadar garip uzaylı yaratık varsa orada. Süleyman´ın uzaylı bir lider olduğunu düşünmemek elde değil.

* Itlak diye bir şehir vardır. İskender oraya gitti. Halkına görünmedi.. Üç gün burada kaldı, hayran hayran seyretti... Oradan başka bir şehire gitti, içinde 200 dağ, 200 kale vardı. İçinde hergün savaşan periler yaşardı.. İskender görünmedi şehirden çıktı gitti.. sonra geri döndü geldi, bu kez onu gördüler. O anda değirmen taşı gibi bir fırıldak koptu geldi, her kime dokunsa yok ederdi..

Yorum: İskender´in görünmezlik sağlayan bir aracı var. Dönüp gelen fırıldak elbette ki bir uçan daire olsa gerek.

* Allah´ın yeryüzünü 70.000 yıl evvel yarattığı söylenir. O vakitten Adem´e kadar elbet dünya sessiz kalmadı... Fakat bazı rivayetlerde haber verildiğine göre, her devir 7.000 yıl olmuştur. Bu zamanda bir mahluk geldi ki, Allah emir ve yasaklarını onlara bildirdi. Sonra isyan ettiler ve Allah onları değiştirip başka mahluk haline getirdi. Dünyanın sonuna 7.000 yıl kala insanın yarıtıldığı rivayet olunur. Onun için Adem´e son mahluk denir. Zaman geldi, yeryüzü hayvanat oldu, Allah onlara da peygamber yolladı.. Emre uydular sonra içlerinde azgınlık başladı ve Allah onları yok etti... Sonra başka kavimler yarattı.. Bunların bazısı rüzgardan yaratıldı. Böylece her mahluk devrini tamamladı ve sonra Allah cinleri yarattı. Ev yapmasını bilmeyen, mağaralarda yaşayan bir mahluk daha vardı..

Yorum: Sanki Madam Blavatsky´nin "Gizli Doktrin"inin ilk bölümünü okuyoruz. Yaradılış öyküsü tamamen bu okült kaynağın aynısı. Bu gezegenden kimler geldi, kimler geçti...

* Derler ki Kaf Dağı´nı görenlerin sayısı dörttür. Adem´den sonra ikincisi Süleyman´dır. Tahtını yel ***ürür, bir günde bir aylık yol giderdi... Üçüncüsü Sülayman´dan üçyüz sonra yaşayan İskenderi Zülkarneyn´dir, rivayete göre onun tahtını bulut ***ürdü..

Yorum: Süleyman gibi efsanevi bir kişilik olan İskenderi Zülkarneyn´de (Dikkat edin bu ismin Makedonyalı Büyük İskender´le ilgisi yoktur) büyük olasılıkla dünyadışı bir canlı olsa gerek. İkisi de özel araçlarla uçabiliyorlar.

Başka söze gerek yok. Bunlar Daniken´ın ve ötekilerinin verdikleri örneklerin çok daha ötesinde ve etkili örnekler. Yine de yoruma açıklar. Ama emin olduğumuz birşey var; kutsal metinlerin ardında farklı bir gizem yatıyor...

zaman ayırdığınız için teşekkürler...

 

Yorumlar

"Muhiddin Arabi´nin çok iyi bir simyacı olduğunu tarihçi İbni Cevza yazar. Ayrıca İlmi Cifr (nümeroloji) ve İlmi Havas (Kuran´nın bazı ayetlerinden sonuçlar çıkarmak için özel dualar etmek) konularında usta olduğu söylenir. Arabi´nin üstün zekalı bir düşünür ama aynı zamanda da bir maji bilgesi olduğu düşünülebilir. Kehanet kitapları vardır ve yine bazı kitaplarında astroloji, nümeroloji ve büyüden söz eder."

 Günümüzde bu ilimleri gerçekten alan çok az kişi vardır. Bazıları bunu un nam için tv lerde kullanır kimisi kaiatın sırlarını öğrenmek ve yaratan ı dahi iyi anlamamk ve tanımak için kullanır.

Bu ilimler ışığında elde edilen bilgiler lap diye her yerde alt yapısı olmayan insanlara anlatılmaz.Aksi takdirde kişilere deli , şovenist vb lakaplar takarak onları reddeden kişiler olacaktır herzaman.

Bildiğim bir söz vardır.

"Doğruyu sölemek doğrudur ama her doğru her yerde söylenmez."

 

saygılar.

Yazdıklarınıza bır sey demeyecegım ancak "Doğruyu sölemek doğrudur ama her doğru her yerde söylenmez."

sozu yalancılıkla cok yakındır bıldıgın bır seyı soruldugu halde soylememek ıle yanlıs soylemek arasında hıcbır fark yoktur..ki bence dınen de gunah olması gerekır ..

soyle bır ornek vereyım bır hasta var ve bırısı onu nasıl ıyılestırecegını bılıyor ancak bana delı derler dıye soylemıyor ve adam oluyor sımdı bu adam yarı yarıya katıl olmaz mı ?

Saygılar ...

 

Not : Bahsettıgınız ılımlerın bır kacı Kuran dan daha oncede olan ılımler....Gunumuzde bu ılımlerı alanlar varmı bılemem ama gecmıstekı kadar etkılı sekılde olması mımkun degıldır cunkı %80 90 a yakını yokedılmıstır kaynakların bır kısmı romalılar bır kısmı emevıler bır kısmı da buyuk ıskender tarafından ....

Not bu ılımlerın de nasıl ve ne sekılde yapıldıklarına daır rıvayetler cok ınce dusunulurse yıne Sumer yazıtlarındakı bazı seyler ıle ortusmektedır...

 

Saygılar...

 

 

Sn diabolica

"Yazdıklarınıza bır sey demeyecegım ancak "Doğruyu sölemek doğrudur ama her doğru her yerde söylenmez."

sozu yalancılıkla cok yakındır bıldıgın bır seyı soruldugu halde soylememek ıle yanlıs soylemek arasında hıcbır fark yoktur..ki bence dınen de gunah olması gerekır ..

soyle bır ornek vereyım bır hasta var ve bırısı onu nasıl ıyılestırecegını bılıyor ancak bana delı derler dıye soylemıyor ve adam oluyor sımdı bu adam yarı yarıya katıl olmaz mı ?"

Ben bunu ilmi olarak anlattım bahsettiğiniz yukarıdaki örnek bahsettiğim konuya dahil olamaz. farklı şeyler.

Ben zamanı gelmeden yada kimsenni bilmediği bir bilgiyi birden bire söleyince deminki piramitler konusu tam bir örnek olmasada hemen refuse ettiniz. ve  benim hakkımda guvenirlik sorgulaması daha fazla olmaya başladı..

demek istediğim budur. Ben piramitlerle ilgili hiç bişi demeyebilridim. sizde yanlış bilgilerle devam ederdiniz.

son olarak bahsi geçen ilimler hala vardır. Hemde tamamı ancak bunu bilen ve öğrenenlerin sayısı son derece azdır kaldıki herkes kaldıramaz ve öğrenemez yada sadece kudretinin yettiği kadar öğrenir.

Bende zaten kurandan olan ilimlerden bahsediyorum. Karma ilim derken herşey var bunun içinde ve bu kuranın çok farklı ve bir o kadarda derin bir ilim kapısıdır.

Havvas ta bunlardan biridir ve ben havvas öğrencisiyim aynı zamanda , Remil ilmini araştırın mesela Hz.Daniyal peygambere verilen bir ilimdi bu. Aynı zamanda Peygamberimize suikast için gelenlerden pergamberimiz bu ilmi kullanarak kurtuldu.( Remil = kum anlamına gelmektedir kelime karşılığı )

Bahsettiğim ilimler sadece bunlardan bir kaçı daha çok fazla ver değişik ilimler var. Bu anlamda Farklı şekilde aldığım bilgilerden bu ilimler sayesinde direk kurandan da elde edilebiliyor.

Daha detaylı araştırırsanız aslında bilmediğimiz ne kadar çok şey olduğunu göreceksiniz.Bu ililmler zaten çok eskiden beri olan ilimle o nedenle zaman zaman tarihi yazıtlarda anlatılması normaldir.

 

saygılar.

 

Sayın Palindromik

Ben zamanı gelmeden yada kimsenni bilmediği bir bilgiyi birden bire söleyince deminki piramitler konusu tam bir örnek olmasada hemen refuse ettiniz. ve  benim hakkımda guvenirlik sorgulaması daha fazla olmaya başladı..

demek istediğim budur. Ben piramitlerle ilgili hiç bişi demeyebilridim. sizde yanlış bilgilerle devam ederdiniz.

 

demıssınız de

1. Sızın guvenılırlıgınızın sorgulandıgı yok burda olay soyledıklerınızın  gerçek olmasıdır yanı kişisel değil verılen bılgılerın dogrulugunu anlamaya calısıyoruz burada  ?

 

2. Yanlıs bılgılerle devam ettiğimizi nerden bılıyorsunuz ? sızı bu kadar emın kılan sey nedır ? haşa vahıy mı kı sıze verılen bılgıler kesın kes dogruluguna ınanalım

3.Daha detaylı araştırırsanız aslında bilmediğimiz ne kadar çok şey olduğunu göreceksiniz.Bu ililmler zaten çok eskiden beri olan ilimler o nedenle zaman zaman tarihi yazıtlarda anlatılması normaldir.

demissiniz zahmet edıp arastırırsanız bahsettıgım bazı yazıtların sızın soyledıklerınızden daha eskı olduklarını gorursunuz ... Nuh tufanından oncesıne aıt yazıtlar bıle mevcuttur ( ha tabı bunlar ne derece gercektır o sorgulanır )

4.Her seferınde aldıgınız ılımlerden bahsedıyorsunuz bılmeyenler sankı uzay gemısı bulmussunuz gıbı etkılenıyor olabılır ama aldıgınız ılımler metafızık kaynaklı , dogal bılımler desteklı cıkarım yapma ılımlerıdır

Ayrıca Remil ilminin konumuzla ne alakası var anlamadım yanı su sekılde soylemem daha dogru bazı bılgılere ulaşmak ıcın remıl mı atıyorsunuz ( yada sız nasıl bakıyorsanız kağıtmı atıyorsunuz , yoksa kağıtmı çekiyorsunuz yada zar mı kullanıyorsunuz bılemedıgım ıcın genel kullanılan tabırle sordum)?

saygılar ....