Ana içeriğe atla
11 Ocak 2010 tarihinde EVO tarafından gönderildi

Foton Kuşağı Fenomeni-bir new age aldatması mı, gerçek mi?

Foton Kuşağı ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

1. Öncelikle görmüş olduğunuz resim konusunda bir çoğunuzun bilgisi vardır diye tahmin ediyorum. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, foton kuşağının boyutu ve dünyaya yakınlığıdır.

Herşeyden öne foton parçaçıklarının kırmızı olarak addedildiği ve gözle görülemeyecek kadar küçük olduğu zaten bilinen bir şey. Bu doğrultuda, eğer foton kuşağı dünyamızın 2000 senesini geçireceği kadar geniş bir bant ise, biz niye henüz bunu göremiyoruz?

Hepiniz bilirsiniz, şehir ışıklarının olmadığı bölgelerde gök yüzüne bakıldığında samanyolunu görebiliriz. Foton Kuşağı (var ise) benzer nitelikli bir yapıya sahip. En azından bize anlatılan bir kütle şeklinde olduğu. Peki biz neden hala bunun farkında değiliz. Ya da her ülke ABD gibi değil ki bildiklerini saklasın, aşağı yukarı her ülkenin gözlem evleri var, hiç biri mi bu kuşağı halen fark edemedi? Veya bir null zone olayı var, null zone'a girildiğinde 6 gün süren bir karanlık olacağından bahsediliyor. Bu karanlığın bilimsel açıklaması nedir? bu "kara madde" nin varlığı mı bu kuşağı görmemizi engelliyor?

2. Gelelim 12-24 sarmallı DNA olayına. 12 veya 24 sarmallı DNA'ya sahip biri nasıl görünür veya davranır, ne yer ne içer? bunu bilen kimse var mıdır acaba. Ne yazıkki beynimiz bunları algılayacak kapasitede değil. İnsan beyni bilmediği şeyler konusunda fikir yürütme gücüne sahip değildir. İnsanın hayalleri bile bildiklerinin farklı nitelemeleri neticesinde ortaya çıkar. Bu durumda foton kuşağına inananlar nasıl oluyor da "eterik beden" sahibi olacaklarını düşünüyorlar. Hayatında eterik bir beden görmemiş olan bir insan bunu nasıl bu şekilde yorumlayabiliyor?

3. Rezonans düşüklüğü konusu ayrı bir muamma. Bunu nasıl foton kuşağı ile bağdaştırıyorlar acaba. Foton kuşağının dünyanın kalp atışı üzerindeki etkisi hangi (meta/astro)fiziksel denklem ile açıklanıyor? veya dünyanın dönüş hızının yavaşlaması, küresel ısınma, depremlerde ve yanardağ faaliyetlerindeki artışlar foton kuşağı ile nasıl ilişkilendirilebiliyor?

4. Foton parçacıklarının insan bedenine olan etkisi biliniyor mu? foton parçaçıklarının bizleri birer radyoaktif atık haline veya "piliç ızgara" haline getirmeyeceği kimin malumudur?

Benim düşüncelerim şu şekilde arkadaşlar:

Evet bir değişim olduğunu fark ediyoruz. Schumann Rezonansı bilimsel bir veridir, depremler ve yanardağ faaliyetlerindeki artış, salgın hastalıklar, küresel ısınma bize bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. Ne yazık ki dünyamızda ters giden bir şeyler var. UFO'ların varlığını zaten kabul ediyoruz, fakat bu olanların onlarla bir ilgisinin olduğu düşüncesine de katılmam ne yazık ki imkansız.

Foton Kuşağı özellikle "new age" olarak bilinen bazı sapkın tarikatlar tarafından kullanılıyor ve ilgi çekici bir mistik hava katılarak internete pompalanıyor. İşin içine dini bir kavram katarak yandaş toplama ve sömürü faaliyeti içine giriliyor.

Son olarak şunu da belirtmek istiyorum. Bu forumda sizlerin yazdıklarını uygun bir süre sonra toparlayarak bu konuda gerçekçi bir makale haline getirmeyi ve siteyi yeni ziyarete gelenleri de bu yolla aydınlatmayı planlıyorum. Bu doğrultuda, konu ile ilgili bildiklerinizi (bilimsel olması kaydıyla) paylaşarak benim cehaletimi giderirseniz sevinirim. Hep beraber bu konuyu aydınlatalım istiyorum.

Herkese selamlar.

Foton Kuşağı photon belt New Age

Yorumlar

Evo arkadaşıma bir iki katkı yapmak istiyorum. Bu foton kuşağı ile ilgili yazıları bende okudum. Daha doğrusu bu konuda bir tek yazı var. O Türkçe'ye çevrilmiş. O yazıyı yazan arkadaşların sanırım en ufak bir astronomi bilgisi yok. Dahası diğer temel bilimlerden ve jeolojik dönemlerden de habersiz olmalılar.

Bir kere gireceğimiz iddia edilen kuşak Ülker takım yıldızına ait olduğu söylenen foton kuşağı. Bu yıldız kümesi bize 440 ışı'ye k yılı ötede. Eğer söylendiği gibi 2-3 yıllık bir mesafede olsalardı dünyanın bir değil en az iki güneşinin olması gerekirdi.

Güneş sistemi şu andan itibaren ışık hızında gitse bile oraya varmamız 440 yıl alacak. 2000 ışık yılı kalınlığında olan bir kuşağı aynı hızla yani ancak ışık hızında 2000 yılda aşabiliriz.

Bedenlerimizin orada enerji hüzmeleri saçacağı söyleniyor. Buna da gerek yok. Çünkü ışık hızına ulaşırsak geri dönmeksizin enerji ışınımı haline geliriz. Yani moleküler yapımız dağılır.

Gelelim bu new age kültürüne. Bu çocuklar daha önceleri yanılmıyorsam 1994 yılı için bir kıyamet senaryosu öngörmüşlerdi. Olmayınca 1997'ye çektiler kıyametin tarihini. Sonra birde baktılar ki yine kopmadı bu sefer 2012 yılına yani biraz daha uzağa attılar kıyameti.

Dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızının yavaşlamasına gelince; ben bir şey demiyorum. Alın bir kova suyu etrafınızda döndürün sonrada bırakın bakalım ne oluyor? İşte size yavaşlamanın en ufak etkisi.

elimizde bilimsel veri olmadığı bir kesindir. hatta olmasına karşın sonuç olmadığı kesindir. olayın içinde felaket senaryoları filmler, tarikatlar ve dini öğeler katılmaya çalışılıyor . buna karşılık öz. amerika area51'de bir hareketlenme ve hayvan cinslerini ve bitki türlerini topladıklarına dair (nuhun gemisi gibi :) ) söylentileri de duymuşsunuzdur. ayrıca nasanın konuyla ilgili sitesinde açıklama yayınlamasına rağmen kaçamak bir durum sezilebiliyor.

dna değişimlerine gelince tabiki hiçbirimiz nasıl olabileceğini bilmiyoruz. bu değişim senaryolarını ortaya atanlar dış dünya ile bağlantıda olduğunu söyleyen ve telepatik temasta olan kişiler. bunuda yadsıyamam.

genel sonuç: neler olup, olamayacağını yaşayıp görmekten başka bir şansımız yok. çok bilimsel verinin yanında birde hiç bilmediğimiz bir uzay boşluğu ve henüz keşfedilmemiş bilimsel kuramlar var. kimbilir ...

p.s: yinede bilimsel verileri araştırmaya devam edeceğim. ve güzel çalışma EVO teşekkürler.

saygılarımla,

anah

[video:http://video.google.com/videoplay?docid=-1953940145703296570&ei=-yZMS4u…]

ALINTIDIR:

Schumann Rezonansı kayıtlarını tutan Merkezlerin verilerine göre, 1980 yılından sonra yapılan Schumann Rezonansı ölçümlerinde, ortalama 7.8 Hertz olan en büyük manyetik alanın frekansının yükseldiği ve 11 Hertz’ in üzerine çıktığı, Ayrıca saniyede 1000′ in üstünde olan Yıldırım ve Şimşek çakmalarının da, saniyede 2000′ ne çıktığı tespit edilmiştir. Yani Tüm Dünyayı çepeçevre saran en büyük Elektro Manyetik Alanın, çok uzun süreden beri sabit olan Frekansı 7.8 Hertz’ den 12 Hertz’ e çıkmış, Aynı zamanda İyonosfer tabakasından Yeryüzüne akan elektrik enerjisi de Toplam olarak eskisinin 2 katına çıkmış bulunmaktadır. İlim, bu artışların kesin nedenlerini açıklayamamakta, Güneşin 11 yıllık periyotlarından kaynaklandığını tahmin etmektedir.

Schumann Rezonansı’ nın 1952 yılında keşfedilerek açıklanmasından çok önce diğer Alman Bilgini Hans BERGER, Beynimizin çeşitli aktivitelere göre, değişik Elektrik Dalgaları yayınladığını keşfetmiş ve “Elektroensefalografi” denen veya kısaca EEG denilen bir aletle beynin çıkardığı değişik elektromanyetik Dalgaları kaydetmiştir.Bunun sonucunda beynimizin yaydığı elektromanyetik dalgaların 5 ana frekansta olduğu tesbit edilmiştir.

Bunlar ;

Delta Dalgaları (1-3 Hertz frekans aralığı) = Derin uyku, bilinçsizlik halinde beynin çıkardığı elektromanyetik dalgalardır.

Teta Dalgaları (4-7 Hertz frekans aralığı) = Derin gevşeme, uyuşukluk, hafif uyku halinde beynin çıkardığı elektromanyetik dalgalardır.

Alfa Dalgaları (7-11 Hertz frekans aralığı) = Dinlenme halinde iken ve uykudan önceki safhada beynin çıkardığı elektromanyetik dalgalardır.

Beta Dalgaları (11-25 Hertz frekans aralığı) = Aktif çalışırken, dikkat ederken, bilgi alıp verirken beynin çıkardığı elektromanyetik dalgalardır.

Gama Dalgaları
(25-60 Hertz frekans aralığı) = Öğrenme, anlama,idrak etme için zihnin zorlandığı sırada beynin çıkardığı elektromanyetik dalgalardır.

İşte son 20 yılda devamlı arttığı tespit edilen Schumann Rezonansı, Akustik Rezonans Yasası gereği, Schumann Rezonansı içinde yaşayan tüm insanları ve canlıları etkileyerek, onların beyinsel olarak yayınladıkları elektromanyetik dalgaların frekanslarını yükseltmektedir. Diğer bir ifadeyle Schumann Rezonansını 12 Hertze yükselmesi demek genel olarak insanların Alfa Dalgaları (7-11 Hertz) frekansından, Beta Dalga (11-25 Hertz) frekansına çıkartılması demektir. Başka bir ifadeyle Bu durum, İnsanların dinlenme hali,uykulu halden uyandırılarak bilinçli hale getirilmesidir.

Dünya dışı varlıklar ile telepati yoluyla iletişim kurduklarını iddia eden bazı insanlar var. bununla ilgili dokümanter çalışmalarını da internetten bulabilirsiniz. fakat şu ana kadar ispatlanmış bir vaka bulunmuyor. hipnoz yolu ile de kaçırılma vakaları aydınlatılabiliyor.

benim anlamadıgım insanların birseyler okuyup ogrenip sonra kendine gore harmanlayıp bunları bilimsel veri gibi yazmalarıdır...

foton kusagını bir yıldız gibi goremedigimiz açık...foton kusagı hakkında bukadar bilgiye ulasmış ama ilk 17. yuzyılda keşfedildiğini ve ilk dış bandına 1961 de 2. bolumuna 1987 de girdigimizi soleyen bilimsel verilere ulaşamamış olmanız tuaf...

saatte 208.800 km hızla yaklaşan bir cisim yada baska birseye durup cıplak gozle baktıgınızda gorememeniz sizin normal oldugunuzu gosterir (!) guneşten bir ışıgın bize 8dk da geldigini dusunursek foton kusagının gozumuzle goremememizin normal oldugunu soleyebiliriz.

kagıdın ortasına yumruk buyuklugunde yuvarlak cizip kagıdın bos taraflarını acık gri tonda karalayıp , 10 20m uzaktan bakıldıgında karalanmıs alanları goremeyiz ama cizdigimiz tuvarlagı goruruz... yuvarlak olan yıldız , foton kusagı ise karalanan yerdir arkadaslar...

birseylere mualif olmak o seyin gercekligini sorgulamaya yarar ama ispatı olmadan , fotonun şunun bunun tarikat v.b toplulukların ortaya attıgı utopik bisey oldugunu solemek gerçegi baltalamak olur...

bilimsel bilgilerin destegi olmadan bole bir görüş yada yalan bukadar insanı kendine inandırmaz ve desteklerini almaz.

eleştiri yaparken 2 kere düşünmenin önemi...

Inspiration yorumların için teşekkürler.

Benim amacım sağdan soldan gelen yorum veya forum konularını toparlayıp bilimsel bir veri gibi ortalığa yaymak değil. en azından bu kadar cahil olmadığımı söyleyebilirim. 

"saatte 208.800 km hızla yaklaşan bir cisim yada baska birseye durup cıplak gozle baktıgınızda gorememeniz sizin normal oldugunuzu gosterir (!) guneşten bir ışıgın bize 8dk da geldigini dusunursek foton kusagının gozumuzle goremememizin normal oldugunu soleyebiliriz.

kagıdın ortasına yumruk buyuklugunde yuvarlak cizip kagıdın bos taraflarını acık gri tonda karalayıp , 10 20m uzaktan bakıldıgında karalanmıs alanları goremeyiz ama cizdigimiz tuvarlagı goruruz... yuvarlak olan yıldız , foton kusagı ise karalanan yerdir arkadaslar..." şeklinde bir yorum yapmışın.

bu dediklerin doğrudur, mantıklıdır ve en azından bunları ben de biliyorum. Benim amacım, bu foruma konuyu hiç bilmeyen biri girdiğinde foton fenomenin ne olduğunu açıkça görmesidir. Zaten bu nedenle forumla ilgili olarak diğer arkadaşlarımın katkısını istedim ve yazılanları derleyeceğimi bildirdim. Onun için konuyu saptırmanın da anlamı yok gibi.

Diğer yandan;

"birseylere mualif olmak o seyin gercekligini sorgulamaya yarar ama ispatı olmadan , fotonun şunun bunun tarikat v.b toplulukların ortaya attıgı utopik bisey oldugunu solemek gerçegi baltalamak olur...

bilimsel bilgilerin destegi olmadan bole bir görüş yada yalan bukadar insanı kendine inandırmaz ve desteklerini almaz."

söyleminde bulunmuşun. zaten şu ana kadar bunun aksini söyleyen biri de çıkmadı. keza konuyu bilimsel olarak tartışalım diyoruz, dini tema içinde konuyu betimlemeye niyetimiz de yok.

Konu ile ilgili farklı bilgilerini yazmanı bekliyorum.

Slmlar.

cahilliyet kavramını burda kimse az da olsa tasımadıgına eminim. fakat tarikat sıfatlı bir toplulugun bole bir akım baslatmıs olmasını kabul edersek , dunyada foton kusagını ve getirilerini inceleyen cok sayıda bilim adamını da göz ardı etmeyelim... ki bole bir olgunun verileri olmadanda bu bilim adamları bu işin peşine dusmez die dusunuyorum... kanallık ederek dunya dısı varlıklarla temas ettigini soleyenleri sadece askıya alabiliriz ne yalanlarız nede inanırız. dünyanın duracagını solemi de teoriden oteye gidemez. ama paleiades cevresindeki donusumuzu ve suresini , foton kusagını v.s v.s bilgileri bilim adamlarıda solemekte...

benim bilgilerimde internetten arastırdıklarımla sınırlı fakat kritisist bakış acısıyla degerlendirmemiz gerektigine inanıyorum... zira bu konu uzadıkca spekilasyonlar artmakta.

hernekadar bu konularda agnostik davransakta sonuna yorumumuzu yapıştırıyoruz.

örneğin verilere bakıldıgında 3 sarmalı dna lı cocuklar dunyaya gelmekte. solenen değişimin gercekleştigi tastik edilmiş bilim adamlarca... bu değişimin olacagı once foton ksagıyla ortaya cıkmıs olsada bilim adamları bu olayın sebebinin kesin olarak foton kusagı oldugunu soleyememekte... cunku bilemiyoruz. bilimin dogusundan beri bole bir peryodik dongu keşfedilmedi cunku...

boyut olayına gelince , dunyanın yapacagı tek kuantum sıcrayışı 1 anda deil 440 ışık yılı milyon ışık yılı mesafeye ulasabilir... ''bana gore'' dünya durmasından ziyade varsa eger foton kusagına girildiginde bir kuantum sıçrayışı bekleniyor. herşeyin temelinde de bu sıçrayış var aslında...

sorun şu ki foton kusagını falan bir kenara bırakalım. insanlar dunyanın bir parcasıdır. her molekülümüz dünyaya aittir. bizde olup dunyada olmayan hicbirsey yoktur. dünyada ne değişiyorsa insanda da olacak. insanında bir manyetik alanı var , dünyanın manyetik alanı kalkarsa insanınkide kalkar. dünyanın kalp atışı yukseliyor deniliyor. bu degisim olurken bizdeki degisimlere bakn. savaslar hastalıklar depremler volkan aktivleşmeleri v.b...

foton kusagı varmı yokmu? bunun cevabı bence onemli deil

teşekkürler...

bilimsel anlamda birçok konu günyüzüne çıkarılamıyor. sizce bunun sebebi böyle bir bilince erişememiz olabilir mi? foton kuşağını göremiyoruz. doğrudur ve anlaşıldığı kadarıyla foton kuşağı bir madde ve çekim alanı, yörüngesi, direkt etkileri olduğu yer yer dile getiriliyor. havayı kaçınız görebiliyor. fakat hava bir maddedir ve enerji döngüsünde iletişim de dahil, basınç, itme ve direnç gibi bazı özellikleride dikkate değer bir fark olarak göze çarpıyor ama nasıl... nasıl lar bize büyük bir fayda sağlamaz gibi görünsede ben katılmıyorum. ama görmüyorum diye havanın olmadığını söylemek küstahlık, saçmalık olurdu. peki foton kuşağının olmadığını söylemek ne kadar gerçekçi bulunur. foton kuşağının etkilerini görmek için yada onun gerçek olup olmadığını öğrenmek için neler yaptınız... bir şeyi ispat etmek için siz ne yaptınız. başka insanların yazıp çizdikleri dışında... saygılarımla

Uykusuzluktan sağa sola bakarken aşağıdaki yazıyı okudum.detayları ilginç geldi.paylaşmak istedim.her ne kadar çok kısa sürelerde inanılmaz şeyler olacakmış gibi anlatılsa da inanmak gelmedi içimden..2012 tarihi bence fazla abartılıyor.kıyametin kopacağına inanıp olası felaketlerden nuh un gemisi türünde araçlarla kurtulmak için 17.227.küsür kişinin başvurduğu ve sayısının her saniye arttığı loto çekilişi bile var.bir de merak ettiğim bir olay var.cahilliğime verin ama 3.boyuttan sonra 5.boyut kavramı mı geliyor?bu konularla ilgilenen arkadaşlarım beni bilgilendirirlerse müteşekkir kalırım kendilerine.saygılarımla

Foton kuşağı nedir?

Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.
Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.
Foton kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:
1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık
2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)
3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.
5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).
Kısaca, foton kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer. Güneş sistemimiz bu kuşağa girdiği zaman tekrar çıkması 2000 sene sürecek. Foton Kuşağı (Manaşik Halka) kendi etrafındaki dönüşünü 25.860 yılda bir tamamlamakta ve güneş sistemimiz her bir 10.500 yılda bir foton kuşağına girmekte. Foton kuşağı torus şeklinde (araba lastiği biçiminde) bir kemer ve bunun kalınlığı (çapı değil, kemerin kalınlığı) 2000 ışık yılı. Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.

     Herkese selamlar,

     İnternette bu konuyu araştırırken bende sizler gibi bilimsel veri olduğu söylenen bilgilerle karşılaştım. Bunların içerisinde  en çok foton kuşağının bizden olan uzaklığı dikkatimi çekti. Eminim sizlerde bu kuşağın 1961 senesinde keşfedildiğini ve bizden 400 ışık yılı uzakta olduğu haberini görmüşsünüzdür. Bu değerlere dayanarak çok kaba bir hesapla eğer 2012 senesinde bu kuşağa gireceksek, Güneş sisteminin yılda yaklaşık 8 ışık yılı hızla hareket etmesi gerekmektedir. Yani dedikleri zamanda (1961-2012) foton kuşağına girebilmemiz için ışığın 8 katı bir hızla hareket etmemiz gerekiyor "tabi doğrusal bir yörüngede gidersek"... Şu an güneş sisteminin saatte 208k km/saat hızla hareket ettiğini söylüyorlar. Bu da bir ışık yılı yol almamız için 5192 yıl hareket etmemizi gerektirir. Bizden 400 ışık yılı uzaktlıktaki bir yere varmamız ise 2 milyon yıldan daha fazla zaman alıyor.

     Foton kuşağı belki var belki yok ama özellikle etkileri konusunda söylenen şeyler bana sadece aldatmaca gibi geliyor.  6 gün süreceği söylenenbu süreç içerisinde 12 sarmallı bir DNA yapımız olacakmış. Dünya üzerinde yaşayan tüm canlılar (virüsler gibi canlılar hariç) çift sarmallı DNA yapısına sahiptirler. Yani kimse 12 sarmallı DNA yapısının nasıl birşey olduğunu bilmiyor. Ama her nasılsa çakralar açılıyor, auralar oluşuyor, düşünce hızında hareket ediyoruz, saydamlaşıp ışık gibi görünüyoruz vs. vs. Eğer bilinen evren ve ona ait herşey değişecekse değişimin nasıl olacağını nerden biliyorlarda söylüyorlar. Evrim teorilerinde bile bir canlının değişimi için milyonlarca yıldan bahsederken 6 günde bunların olması bana çok mantıklı gelmiyor.

     Saygılarımla,

 

 

thesandman unutmamak lazım ki burada yazan bilgilerin bir kısmı araştırma-hipotez bir bölümü de dışarıdan kurulan bağlantılar sayesinde elde edilmiştir.Bana kalırsa bu bağlantıların büyük bir kısmı gerçektir. Foton kuşağına gelince yazdıkların dünya üzerindeki bilimsel veriler ışığında doğrudur.Uzayda yapılan araştırmaların %1'den dahi haberimiz yoktur.Zira bu adamlar neden sürekli uzay istasyonları yapıp birleştirmektedir?. Ama unutmamak gerekir ki NASA herzamanki ketum tutumuyla bazı verileri de manipüle ediyor. buna örnek olarak area51'deki nuhun gemisi! çalışmalarını söyleyebilirim.

saygılarımla,

aslında komik olan bir sürü olay var çevremizde en komiği adamın biri çıkıyor ve "ben şu gezegenden biriyle konuştum" filan diyor. eeee diyoruz :)) başka, bu kadar mı? diyoruz. ufolara ve dünya dışı zeki (gelişmiş, az gelişmiş, bizim seviyemizde ki ve çok az ve hiç gelişememiş) yaşama inanmıyoruz. pekala alaycı olacak ama trajikomik bir durum olarak görüyorum. Bu kaotik gelişim evresinde bilgiler öyle hızlı ve bir anda ortaya saçıldı ki. sevgili dünyalı kardeşlerimin düşünmesi için bir zaman bırakılmadı. çünkü sürekli bir tehlikeden bahsedilip duruluyor. efendime söyleyeyim zaman yok, uzaylı istilasıda olabilir (ki en uçuk şey diye düşündüğümüz olay atom bombalarını sırf gövde gösterisi için patlatan bir türden bahsediyorsak garip dünyamızı ele aldığımızda sizce şaka olabilir mi?). ve şu foton kuşağını pardon sözde foton kuşağını beklerken heyecan duymayın aksine dikkat edin pek faydalı bir şey değil çünkü yoğunluğu malesef dünyanın yoğunluğundan fazla olduğu dünyanın manyetik dengesinde bozulmalar meydana getirebilir. işte bunun için hem üstündeki canlılara (sadece insandan bahsetmiyorum) hemde bu güzel mavi dünyamıza ciddi zararlar vericeği ayrı bir endişe noktası olmaktadır... mantıklı anlamda düşünüldüğünde zaten bir foton kuşağına ihtiyaç yok biz kendi kendimize bunu yapıyoruz. haaaa tabi birde inansakda inanmasakda birşeyler oluyor ya hadi hayırlısı. yaaa galaxynin bir yerindeki adam bizim için kör bir adama renkleri nasıl izahedersiniz örneğindeki gibi bize foton kuşağının ciddi bir tehlike olduğunu ve insanoğlunun ciddi ölçüde yokolabileceği gerçeği ile karşımızda ama biz bunun ciddiyetinde olmak bir yana göremiyoruz... eee ne diyelim allah yardımcımız olsun. haaaa ben nereden biliyorum bunları :) -ben sadece ufo gördüm- hiç temasda bulunmadım. fakat o insanlara son derece inanıyorum bu sadece beni bağlayan naif bir durum. hepinize hayırlı günler dostlarım...

Anah;

Fenomen kelimesinin sözlük anlamı; "(Fransızca: phénomène kelimesinden) görüngü, duyularla algılanabilen şey. Fenomen kelimesi, bazılarınca sadece şaşırtıcı şeyler için kullanılsa da, genel kullanımda böyle bir anlamı bulunmamaktadır."* şeklinde.

Dolayısıyla fenomen olarak nitelendirmem inanmadığımız veya reddettiğimiz anlamına gelmez, zaten sorarken bunu kastetmedim, çünkü dediğin gibi dünyevi duyularla yani bilmediğimiz bir şeyi reddetmek cahillikten ibaret olur. Kaldı ki yukarıdaki tanıma uyarsak ufolar da fenomen olarak nitelendirilir.

slmlar.

*wikipedi

Kötü bir kehanet gibi rapor    NASA'nın yeni ortaya çıkan raporu, ilk kez farklı bir felaketi öngörüyor ve olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012...

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nce (NASA) hazırlanan raporda, şimdiye kadar pek de düşünülmeyen, farklı bir felaketten söz ediliyor. Raporda ne küresel ısınma, ne depremler, ne süper-volkan, ne göktaşı çarpması var.

Raporda, Güneş'te meydana gelmesi beklenen büyük bir fırtınadan söz ediliyor. Bunun, Dünya'da yaratacağı etkiler ise "kötü bir kehanet" ya da bir korku filmi senaryosundan farksız...

Güneş yüzeyinde meydana gelen büyük fırtınalarla ortaya çıkan plazma toplarının Dünya'daki enerji şebekelerini çökerterek insanlığı mutlak bir çöküşe sürükleyebileceği uyarısı yapılıyor.

NASA'nın Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'yle ortaklaşa hazırladığı raporda, Güneş'te meydana gelen enerji patlamalarının bugüne kadar Dünya'daki enerji ve iletişim hatlarında görece kısa süreli ve küçük çaplı hasarlara yolaçtığı, ancak büyük çaplı bir patlamanın Dünya'nın manyetik alanına muazzam bir hasar verebileceği kaydedidildi.

Bahsi geçen patlamalardan bugüne kadar kayıtlara geçen tek örneğin 1859'da yaşanan "Carrington Olayı" olduğu belirten uzmanlar, benzer bir patlamanın Kuzey Amerika, İskandinavya, Avrupa ve Çin üzerinde on yıllarca onarılamayacak tahribata yolaçabileceğini söylüyor.

Güneş yüzeyindeki olası bir büyük patlamanın, Dünya'da saatler içerisinde tüm enerji hatlarını eriterek kullanılamaz hale getirebileceği, bunun sonucunda da altyapının çökeceği ve insanlığın Taş Devri'ne dönüş yaşayacağı öngörülüyor. NASA'nın raporunda böyle bir felaket için olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012...

 

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/dunya/11310873.asp

Einistein Nasa hani Marduk hakkında bir açıklama yapmıştı. Bizim basın o açıklamanın tamamını vermedi. Çok yüzeysel bir çeviri yapmışlar. Ben konuyu tam olarak Türkçeleştirenleri buldum. Orada bu konuyla ilgili açıklamada var. Deniliyor ki; bu en kötü durum senaryosu. Böyle olacağı kesin değil.

Sizde takdir edersiniz ki bu tip devlet kuruluşları her türlü olasılığı düşünerek tedbir almak zorundalar. En azından hazırlık yapmaları gerekir.

Türk basını işte bu nedenle fazla okunmuyor. Herşeyi ya çok abartyorlar ya da olduğundan basit gösteriyorlar.